DİZİLERİN BİZE VERDİĞİ MESAJAR

Geçtiğimiz günlerde dizilerdeki mantık hatalarından yola çıkarak bir yazıyı sizlere sunmuştum.

Bu haftada dizilerde bize verilen mesajlardan bahsetmek istiyorum.

Toplum hayatında ciddi bir yeri olan diziler topluma verdiği mesajlar açısından da,  gerçekten önemli bir yer taşımaktadır.

Hatta bu o kadar ciddi bir boyuttadır ki,  insanlar dizi karakterleri öldüğünde helvasını yapıp, sanal cenaze namazları düzenleyip hatta mevlit bile okutur hale geldiler.

Bunlar gerçekten güzel oyunculukların ve etkileyici rollerin aklımızda kaldığını gösterir. Ama, bunu yaparken toplumun ahlak düzenini ne de, dikkat etmek gerekmektedir.

Şimdi dizilerin bizlere verdiği mesajları inceleyelim:

1: Her dizide mutlaka bir aldatma söz konusudur. Aldatılan kişinin karakteri o kadar kötü yazılır ki, senarist burada halka bu aldatılmayı hak ediyor mesajını vermektedir.

Ne olursa olsun hiçbir kötülük bir erkeğin ve ya bir kadının aldatılmasını haklı göstermez.

Ayrıca bu aldatma durumunda, metres konumundaki kişiye pamuktan bir kalp, güzel bir yüz ve olabildiğince iyi niyet yazarlar senaristler. Ama bu kişinin üçüncü kişi olması, bir yuvayı yıkması, evli bir kişiyle ilişkisinin olması kimseyi rahatsız etmez. Hatta, seyirciler buna alkış tutup, bu aşkı destekler.

Bu gün kendi eşini seninle aldatan birisi, yarın da, seni bir başkasıyla aldatır mantığını anlamak neden bu kadar zor tartışılır.

2: Her dizide mutlaka bir aşk olur ve kavuşmak zordur. Birçok badire atlatılır. arada insanlar harcanır, çiftler birbirlerine karşı ne kadar iğrenç hatalar yaparsa yapsın,  sonunda bir affetme söz konusu olur.

bunlar gerçek olmasalar da, gerçek bir hayatın böyle oluşması için zemin hazırlarlar ki, bu hiç hoş değil.

3: Okul dizileri açısından bakacak olursak, dizideki karakterler okul dışında her konuya hakimdir ama, okulla ilgilenmemek, hocalara kafa tutmak bir artistlik edasıyla sunulur ekranlara.

Öğretmenleri terslemeler, öğrencinin haklılık payını saygısızlık olarak göstermeler, her liselinin kolunda bir sevgilisinin olması, onların aşk sahnelerinin doğalmış gibi gururla sergilenmesi…

 Her insan o yaşlarda âşık olur tabii ki. Ve her insanın duyguları vardır. Hatta, aşkın yaşı da olmaz ama, yaşına göre yazılmalıdır her karakter.

Bir lise dizisinde her öğrenci kendi arabasıyla geliyor okula. Bu liseliler 18 yaşından küçük değil mi? ehliyeti nereden aldılar? Bunları hiç düşünen yok.

Bunun yanı sıra yine reşit olmadan yapılacak bir durum daha var ki, izlerken sinirlerim bozuluyor.

dizinin birinde liseli bir genç evini terk etti ve sevgilisiyle ayrı eve çıktı. Bu evi nasıl buldu? Nasıl kira ödeyecek? kontrat imzalamak için 18 yaşında olması gerekmez mi?

bunları da düşünmeden izleyemiyorum. Belki ben çok şey arıyorum diyeceğim ama gerçekten göz ardı edilemeyecek kadar büyük hatalar var hemen hemen her dizide.

Aynı yaş gurubu izleyiciler bu tür olaylara şahit oldukça, ev halkına kafa tutuyor, sonra gelsin kavgalar, gitsin huzurlar.

işte bu yüzden her gün evimize gelen senaryoların, bizlere örnek teşkil etmesi gerekmektedir. umarım bir an önce bu can sıkıcı durumları aşarız  ve daha güzel senaryoları izleriz.

ESMA SÜLÜ

Related posts

Leave a Comment